LTYAZOL CEMİL
Yeni sayfanın içeriği
60 yıllık bir Türk Bitkisel İlacı Prof.Dr.K.Hüsnü Can Başer |
||||||||||||||||||||||||
Bu bildiri 18 Mayıs 1992 tarihinde İstanbul Üniversitesinde düzenlenen Prof. Dr. Sarım
Bakanlık 5 Mayıs 1931 tarihinde yazdığı cevabi yazıda ilacın "..... herhangi neviden olursa olsun hassiyatı eritecek bir hassaya malik olduğuna dair ne kutubu fenniyede ve ne de sair yeni neşriyatta bir kayda tesadüf edilemediğinden...." bahisle "... ilacın hassai şifaiyesinin selahiyettar müessese ve şahsiyetler tarafından mütalaa ve tespiti halinde keyfiyetin yeniden tetkik olunacağı" cevabi verilmiş: bunun üzerine Dr. Cemil Şener, en selahiyetli müessese ve şahısların Bakanlıkça belirlenip ilacın inceletilmesi dileğinde bulunmuştur. Bakanlık inceleyip, bilimsel mütalaasını vermesi için konuyu 1 Mart 1932 tarihinde Dr.Akil Muhtar (Özden)'e intikal ettirmiştir. İki yıl süren incelemeleri sonunda Dr.Akil Muhtar Sağlık Bakanı Dr.Refik Saydam'a hitaben yazdığı raporunda "...Seriri mutealasi iki sene evvel bana tevdi olunan Doktor Cemil Fevzi Beyin Litializin ismindeki Şardon Mari (yazarın notu: Carduus marianus L. Syn. Silybum marianum (L.) Gaertner) seyyal hulasasını birçok böbrek taşlarından muzdarip hastaya verdim. Yevmiye100 damlaya itasından mütevellit hiçbir fena tesiri görülmedi. Mideye, kilyelere tahrişkar bir tesir etmiyor. Böbrek taşı hasebiyle belinde müzmin ağrıları olan bir çok hastaların bu tedaviden istifade ederek ağrılarının teskin edildiğini gördük. Taşların itrahına tesiri olup olmadığına dair kat'i birşey söylemek mümkün değildir. Bir çok hastanın tedaviden sonra küçük taşlar düşürdüğünü arz eder ve bilvesile yüksek saygılarımı takdim ederim efendim." demiştir. Dr. Akil Muhtar'ın olumlu mütalaası üzerine Bakanlık ilacn adının "Lityazol Cemil" olarak değiştirilmesini önermiş ve 9 Ekim 1934 tarihinde 3/91 numara ile ruhsat vermiştir. Bilahare ruhsat yenilemesi 3 Eylül 1946 tarih ve 14/57 numara ile yapılmıştır. Böylece "Lityazol Cemil" 1934 tarihinde Manisa'da Utku Mahallesi Sinemapark Caddesi No:21'de imal edilmeye başlanmış olup, ara verilmeksizin bugüne kadar (1992 yılı) devam etmiştir. (Yazarın notu: İmalat 1995’te tamamen durmuştur) Dr. Cemil Şener, 1978 Ocak ayındaki vefatına kadar ilaç üzerindeki çalışmaları sürdürmüş, hastaların durumlarıyla yakından ilgilenerek tedavilerindeki gelişmeleri gözlemiştir. Dr. Cemil Şener’in vefatını müteakip "Lityazol Cemil" in ruhsatı kanuni mirasçıları olan eşi Şükriye Şener ve manevi oğlu M. Alp KaraosmanoğIu adına 13 Nisan 1978 tarihinde 126/92 ruhsat numarası ile tescil edilmiştir. 1988 yılında Şükriye Şener'in vefatını takiben Alp Karaosmanoğlu'nun ruhsatı kendi adına tescil başvurusu üzerine Sağlık Bakanlığı ilaç için yeni bir dosya hazırlanması ve bu dosyada ilacın etkisi ve kimyasal yapısıyla ilgili bilgilerin bulunmasını talep etmiştir. İlacın halen eski ruhsat ile imalatına devam edilmekte olup, yeni dosyanın hazırlanması için gerekli araştırmalar firmanın 21.1.1992’deki vaki talebi üzerine Tıbbi Bitkiler Araştırma Merkezi'nde yapılmaktadır. 1988 yılında Sağlık Bakanlığı ilacın hazırlandığı bitkinin teşhis edilmesini TBAM'dan talep etmiş, yapılan inceleme sonucu bitkinin Scolymus hispanicus olduğu ve kök kabuğunun ilaç yapımında kullanıldığı Bakanlığa bildirilmişti. İlacın kimyası ve farmakolojisi ile ilgili araştırmalar sürmektedir. (1992 yılı itibariyle) Yapılan literatür taramasında bu bitki ile yapılan bilimsel araştırmaların çok az olduğuortaya çıkmıştır. Hele kök kabuğu ve köklerle Türkiye dışında yapılmış, hiçbir araştırma yoktur. Bitki Compositae familyasına dahil olup ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu hariç sahil bölgeleri ile İç Anadoluda, ayrıca Güney Avrupa, Güney Rusya, Kırım’da yetişmektedir. Ülkemizde bu bitki değişik isimlerle anılmaktadır Mesela, İzmir, Manisyöresinde bitki “Şevketi Bostan" adıyla tanınırken, Balıkesir yöresinde "Akkız", Bigadiç, Savaştepe yöresinde "Sarıcakız", Konya Akşehir yöresinde ise "Akdiken" adıyla bilinmektedir.
"Lityazol Cemil" adlı preparat ya da firma tarafından araştırıcılara sağlanan kök kabuğu ile yapılmış bilimsel araştırmaların sonuçları şöyle özetlenebilir: KİMYASAL ÇALIŞMALAR: Scolymus hispanicus ismi ile ve bitkinin kök kabukları ile yapılan en yeni çalışma 1989 yılında Erciyas ve Baysal'ın çalışmasıdır. Bu calışma materyali Prof. Asuman Baytop tarafından teşhis edilmiş olup herbaryum materyali İSTE'de saklanmaktadır. Kök kabuk larının petrol eterli ekstresinden n-nonako-san, a-amirin asetat, a-amirin, sterol karışımı ve yeni bir triterpenik ester olan a-amirin tetratriacontanat; kloroform ekstresinden oleanolik asit; alkol ekstresinden ise serbest şekerler (fruktoz, galaktoz) ve mannitol'ün izolasyonu rapor edilmiştir (4) Daha önce Dr. Cemil Şener laboratuarından temin edilen kök kabuklarıyla Tayfun Berkan'ın yaptığı tez çalışmasından Ulubelen ve Berkan adlarıyla yapılan yayında bitki ismi daha öncede belirtildiği gibi Cnicus benedictus olarak verilmektedir. Ancak, tez çalışmasında kullanılan drog kök; yayında ise herba olarak belirtilmiştir. Petrol eterli ekstreden: a-amirenon a-amirin asetat, a-amirin; kloroformdan: oleanolik asit, multiflorenol asetat, multiflorenol, sitosteril-3-a-D-glikozit izole edilmis ve tanımlanmıştır (5,9). Aynı bitkinin toprak üstü kısımlarıyla İtalya'da yapılan calışmada flavon glikozitlerinin bulunduğu (6,8-di-C-gluikozilapigenin, biorobin, trifolin, saksifragin) rapor edilmektedir (6). İspanya'da petaller ile yapılan çalışmada rosmarinik asit ve flavon glikozitlerinin (orientin, kersetin 5-glikozit, izoramnetin 3-galaktozit) bulunduğu rapor edilmektedir (7). Meriçli ve Tuzlacı'nin yaptığı bir başka araştırmada meyvaların flavonolignan taşımadığı belirtilmektedir (8). FARMAKOLOJİK VE KLİNİK ÇALIŞMALAR: 1977 yılında, Prof. Berkan'ın oğlu Ecz. Tayfun Berkan aynı materyal ile Ege Universitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji kürsüsünde tez çalışması yapmıştır. 1967 yılında Berkan ve Çakıroğlu'nun yaptığı ilk farmakolojik çalışmalarda, Dr. Cemil Şener Laboratuarı tarafından sağlanan kök kabuklarının kullanıldığı daha önce bildirilmişti. İzole kobay ileumu ve izole sıçan duodenumu üzerinde yapılan bu çalışmada, antispazmodik, relaksan ve hipotansif etki gösteren ve suda çözünen termostabl bir maddenin var olduğu ve etkinin doza bağımlı olarak arttığı gözlenmiştir (9). 1984 yılında Tanker, Yenen, Sarıoğlu tarafından Scolymus hispanicus kök kabuğunun sulu etanollü ekstresi ile yapılan farmakolojik çalışmalarda ekstrenin izole sıçan mide, fundus şeritlerinde ve sıçan duodenum, ileum ve fundus düz kaslarında kasıcı ve gevşetici etkilerinin olmadığı sonucuna varılmıştır (10). Klinik çalışmaların en önemlisi ve doğrudan ilaç ile yapılmış olanı İzmir Devlet Hastanesinde Üroloji klinik şefi Prof. Dr. Gözen Gürel gözetiminde 1.1.1983-31.12.1984 tarihleri arasında 162 hasta üzerinde yapılan klinik araştırmadır. Bu araştırmanın sonuçları Ekim 1985’de Datça'da yapılan Üroloji kongresinde tebliğ edilmiştir (11). Çalışma, üriner sistem taş hastaığı şikayeti ile kliniğe müracaat etmiş, 17-62 yaş grubu arasında 104 erkek ve 58 kadın hasta üzerinde yapılmıştır. Teşhisler radyotojik ve laboratuvar tetkikleri yapılarak konmuş, üriner sistemde anatomik bozukluğu olmayan hastalar çalışmaya konu edilmiştir. Çalışma grubuna giren hastalar, taşların ebatları 0.3-1.0 cm olanlar arasından seçilmiştir. 20 günde bir tetkike alınan hastalarda taşların lokalizasyonu gözlenmiştir. İlacın uygulama dozu tedavide 3x10 damla olarak belirlenmiş. Hastalara ayrıca bol su içmeleri, sıcak banyo yapmaları ve bol hareket etmeleri tavsiye edilmiştir. Araştırmaya böbrek taşı, pelvis renalis taşı, üreter ve mesane taşı konu olmuştur. Toplam vaka sayısının 102’si poliklinikten 60'i ise klinikten takip edilmiştir. Poliklinikten takip edilen erkek hastaların %85'inde, klinikten takip edilenlerin ise %79'unda 2 aylık tedavi sonunda taşların tamamının düştüğü, klinikten takip edilen vakaların %8'inde ise taşların üreter ucuna takılması yüzünden cerrahi müdahale gerektiği, tüm vakalarda taşların yer değiştirdiği gözlenmiştir. Poliklinikten takip edilen kadın hastaların %67’sinde, klinikte takip edilenlerin ise %55'inde 2.5 aylık tedavi sonunda taşların düştüğü, poliklinik hastalarının %5.5'unda, klinik hastalarının ise %13.6'sında taşın üreter alt ucuna takılması yüzünden cerrahi tedavi uygulandığı, diğer tüm vakalarda taşların yer değiştirdiği gözlenmiştir. Tüm hastalar taşın düşme süresi içinde daha az ağrı duyduklarını beyan etmişlerdir. Araştırıcılar ayrıca, Lityazol Cemil uygulamasında idrar pH’sının asit tarafa kaymasının özellikle enfeksiyon taşlarının düşürülmesinde yararlı olduğunu ifade etmişler, ilacın kullanma süresi içinde hiçbir yan etkiye tesadüf edilmediğini belirtmişlerdir.
LİTYAZOL CEMİL'İN HAZIRLANIŞI: |